· Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer.
KENYA ATASÖZÜ



2 Haziran 2011 Perşembe

Edebiyat dergileri ne işe yarar?




Edebiyat dergileri ne işe yarar?
Edebiyat dergileri ne işe yarar sorusunu sormak aynı zamanda edebiyat ne işe yarar sorusunu sormak ile bir midir? Evvela bunu yanıtlamanın daha evla olduğu kanısındayım. Edebiyat dergileri edebiyatın bütünüyle kendisi değildir belki ama koludur, bacağıdır, dilidir dergiler edebiyatın. Günün yazılmakta olan şiirinin, hikâyesinin, denemesinin kısacası bir ülkenin ruhi, kalbi, akli icraatının dibacesidir dergiler. Cemil Meriç dergiler için "tefekkürün hür kaleleri" diyor, biraz bunun üzerinden gitmek istiyorum. Nedir hür tefekkür? Ben hür tefekkürden ideoloji ve fikirlerin rahatça ifade edilmesinden çok daha fazla şey anlıyorum. Hür tefekkür yazdıklarının onca insana gideceğine ve gittiği onca insanda gittiği insan sayısı kadar farklı etkiler oluşturacağını bile bile kalemi eline almak ve kalbine/aklına düşeni yazmaktır. Tefekkürün hür olması için evvela o tefekkürün kişinin kendinden, kendi göğüs kafesinden veya akıl mapusanesinden cemiyete salınması şarttır. Hürlük insanın evvela kendinde başlayan bir mefhumdur; siyasi, sosyolojik hürlük sonra gelir. Peki, konumuza dönelim; bugün edebiyat dergileri gerçekten hür tefekkürün kaleleri mi? Sanmıyorum. Mesela hangi edebiyat dergisinde yayımlanan bir şiir, bir öykü, bir deneme veyahut eleştiri gündeme geliyor? Edebiyat kendi küçük göletinde yüzüp, yüzdürülüp duruyor hâlbuki ona ummanlar yaraşır. Ben çokça söylendiği gibi edebiyat dergilerinin az satmasını, gündem oluşturamamasını toplumun entelektüel seviyesiyle ilintili görenleri haklı bulmuyorum. Evet, doğru gazete bile okumayan bir toplumda dergi meselesi tahmin edilir ki çok daha çetrefilli bir meseledir. Peki, ama edebiyatçılar burada hiç suçlu değil mi? Örneğin Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor, devrimler, isyanlar. Ortadoğu demek dünya demek değil mi? Hangi edebiyat dergisinde bununla alakalı bir metin gördünüz? Mesela Mısır devrimi sırasında ve sonrasında neden bir Mısırlı şairle mülakat yapılmaz veya Suriyeli bir ressam veya Bahreynli bir romancı. İçerde durum çok mu farklı sanki? Ülkenin yaşadığı durumlarla alakalı ideolojisini bir kenara bırakıp bir şair, bir edip gibi yazıp çizen gördünüz mü hiç?Varsa yoksa yıllardır konuşulup duran ve konuşulup durulmasından ötürü artık belleklerde bir gemi enkazı gibi duran mevzular.Bu memlekette zaten hiç bir konu enine boyuna,derinlemesine konuşulmuyor,bir de aynı ataleti,fasıklığı ve sığlığı edebiyat dünyasında da görmek insana büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor. Abdülkadir Budak edebiyatımıza bir Kemal Kılıçdaroğlu lazım diyor; dürüst, erdemli. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ahlakını tartışmak istemem ama bir şairin böyle bir yorum yapması gerçekten içler acısı değil mi? İdeoloji bir insanın gözüne hele hele bir şairin gözüne böyle perde olabilir mi Allah aşkına? Bir şair ülkenin edebiyatına bir siyasetçi dürüstlüğünü davet ediyorsa, vay halimize. Ki bu siyasetçi yaklaşık 100 yıldır bu ülkeyi hallaç pamuğuna çeviren ve nerdeyse ülkenin toprağına fikri zeminde hiçbir şey katmamış bir siyasanın temsilcisi iken?

Diğer dergiler de bundan çok mu farklı sanki? Kitaplık dergisi memur şairleri ile edebiyatımıza banka reklamlarından başka bir şey katmıyor nicedir. İnsanın dergiyi gördükçe “ah ulan o para bende olacaktı” diyesi geliyor. Varlık sermayeden yemeye devam ediyor gerçi öyle bir sermaye ki o da ye ye bitmez. Dergâh kendi köşesinde mazbut ve istikrarlı ama "hareket"i onların da nicedir ihmal ettiğini söylemek gerek. Edebiyat Ortamı dergisi duruşu olan bir dergi, bu önemli. Şimdilik dergi için tek temenni: sesini biraz daha yükseltmesi, bağırması değil kulağı ağır işitenlere de seslenebilmesi.

En başta sorduğumuz soruya dönerek bitirelim yazımızı: edebiyat dergileri ne işe yarar? Edebiyat hayata benzemeli başka türlü bir şeye de benzemez. Edebiyat dergileri de bir işe yarayacaksa hayata benzemeli, hayatın herkesin toplamından daha büyük daha kuvvetli bir şey olduğu bilgisi dâhilinde ha bire hayata çullanmalı, hayatı sormalı, hayatı konuşmalı, hayata yetişmeli. Sadece edebiyattan anlayan edebiyattan da anlamaz; şair, edip, eleştirmen hayatın meydanında olmalı, mevzuların göbeğinde olmalı. Şair Mustafa Aydoğan’ın çok güzel bir sözü var, öyle bitirelim yazımızı: bir ülkenin tarihi şairlerinin tarihidir!

Yunus Melih Özdağ

Hiç yorum yok: